13 Ekim 2017 Cuma

5 Maddede Şeriat Hukukun Reddiyesi

Dünyanın en klişe blog girişlerinden birini yapayım mı? Merhaba Dünya. Bu blog sadece tek bir konu değil birden fazla konuyu (genellikle bunlar felsefe, siyaset, din, ekonomi) irdeleyecek. Twitter bu tip şeyler için en iyi sosyal platform gibi gelse de hem 140 karakter sınırı hem de insanların ana sayfalarını uzun uzun kirletmekten ötürü blog'a geçmeye karar verdim. En azından kim, ne ilgisini çekiyorsa onu okur değil mi?

Şimdi "ilk blog, ilk yazı" klişelerini bir kenara bırakarak başlığımızdaki konuyla başlayalım. 5 maddede Şer'i hukukun reddiyesi.

5) Cehennem Neden Var Peki?

Konu din ve felsefesi olunca yapılan ilk şeylerden biri tövbe ha'şalar çekmek oluyor. Fakat Şeriat hukuk direkt olarak İslam'a ve anlayışlarına ters düşüyor dediğimizde biraz sert bir giriş mi olurdu? Haydi gelin biraz daha irdeleyelim.

Söylemeye ihtiyaç bile duymuyorum fakat İslamiyet de Yahudilik ve Hristiyanlık gibi ölümden sonra bir hayatın yaşanılacağı en temel öğretilerinden biridir. Nitekim her kul bir imtihandadır ve bu imtihandan layıkıyla çıkanlar cennetle ödüllendirilirken, imtihandan kalanlar cehennem ile cezalandırılır. Bu pekçe kez "ilahi adalet" susuzluğumuzu dindirse de kimilerini doyurmamış olacak ki bu sistemi geçici dünyaya getirmek istemiş.

Bunu incelemek için bir senaryo yaratalım. Çok klişe fakat çokça bilinen "hırsızlık neticesinde kol kesilir" hukukunu ele alalım;

Hiç tartışmasız bir gerçektir ki hırsızlık Allah katında hoş karşılanmayan davranışlardan biridir ve gerek nefsine yenik düştüğü için gerek yapılan eylemin başkalarına zararı dokunduğu için cehennemde bunu ödeyebilir de ödemeyebilir de. Allah, bağışlayandır. Tövbe edildikten ve kul istikrarını sürdürdükten sonra ne ala! Fakat iş Şer'i hukuka geldiğinde Allah'ın kararını vereceği bir görevi üstlenip hüküm getiriliyor. İşte şimdi çekin tövbeleri, ha'şaları! Eğer biri kötülük yaptığı için geçici dünyasını cehenneme çevirecekseniz, ezeli dünyanın cehennemi neden var? Yoksa cehenneme olan imanınız o kadar sağlam mı değil? Bırakın kötülük yapma hakkını din ve vicdan hürriyetini

"Sizin dininiz size, benim dinim banadır." (Kafirun Suresi:6)

ayetiyle vermiş bir Tanrı'nın kitabına inanıp iman ettikten sonra "bazı" meseleleri Allah'a bırakmayıp kendin halletmeye çalışmak iki yüzlülüğün ta kendisi olduğu gibi Allah'a tam olarak güvenmediğinin de resmi olmuyor mu? Müslüman, "yaratıcısına teslim olmuş" anlamına geliyorken bu yaman çelişki hiçte hafife alınacak cinsten değildir.

(Bu argüman için dostum Ali'ye teşekkürler.)

4) Kaynak Başlıca Tehlike: Hadisler

Şeriat hukukun patlak verdiği noktaların en büyüğü %80 oranlı olarak hadis kaynaklı oluşudur. Gelenekçilerin çok sık düştüğü hatalardan biri "1400 yıldır İslam coğrafyası bunu uygulamış, bu şimdi mi sakıncalıdır?" argümanı olabilir. Bir eylemin çokça kişi tarafından yapılıp uzun sürelere yayılmış olması tamimiyle doğru olduğu anlamına asla gelmez.

Bu tip yanılgıların şüphesiz ki en iyi örneği "Dünya yuvarlak." diyen adamdır. Milyonlarca insan, binlerce yıl Dünya'yı düz bildiler fakat bu "Dünya düzdür." bilgisini asla ve asla doğrulamadı. Hadisler için başlı başına bir yazı hazırlamayı düşünüyorum fakat değinmem gerekirse de Kur'an'a ve akla uymayan tonlarca söz öbeğinden oluştuğunu söylemek mümkün.

Dinler tarihini incelediğinizde en sık göreceğiniz şeylerden birinin; bir din, ilk çıktığında Platoncu akılcıların filtresinden geçtiği olacaktır. Hadisler bu filtreden geçememelidir çünkü peygamberin cinsel hayatından tutun da bilime tam anlamıyla zıt düşen saçmalıklar kümesinden başka hiç bir şey değiller. Dinlerin insan uydurması olduğu yönünde çokça argümanlar atılır, herkes birbirini çürütmeye çalışır fakat konu hadisler olunca işiniz hiç zor değil. İnsan uydurması olduğu apaçık belliyken öte yanda alemlerin Rabbi diye iman edilen Allah'ın sistemi, diğer tarafta aciz kulun aciz sistemi.

3) Ulu Tanrı Böyle Acımasız Olamaz

"Cehennem Neden Var Peki?" bölümünde söylediğim bir cümle vardı. "Allah, bağışlayandır." Bu benim çıkarımım değil direkt Kur'an'da geçen (Nisa Suresi:110) Tanrı tanımının ta kendisidir. Çok kurcalamaya gerek yok, besmeleye baktığınızda bile "Rahman ve Rahim" olan Allah'ın adıyla konuşulduğunu görürsünüz. Rahman, esirgeyen; rahim ise bağışlayan anlamlarına gelen iki kelimedir ve çokça kez tekrarlanır. (Tövbe Suresi hariç olmak üzere.)

Üstelik Allah bağışlayıcı olduğu gibi bağışlayanı da pek sever. Eğer bağışlamak kötü bir davranış olsaydı Tanrı kullarına bunu yapmazdı. Ahlak felsefesi üzerinde çalışmış teistlerin sık sık kullandığı bir anektot olmasına rağmen yanlışlığı -en azından bir imanlı için- hakkında pek konuşamayız. İslam'da günahların affedilip bağışlanması, yalnızca Allah'a aittir. (Bakara Suresi:135) Şer'i hukuk ve hüküm getirmek ise bir nevi Allahçılık oynamaktır. Kimin cennete, kimin cehenneme gireceğini siz tayin edemediğiniz gibi yapılan eylemin faturasını kesmek de size düşmez. Bu şirke girer ve şirk Allah'ın affedemediği tek eylemdir. (Nisa Suresi:48)

2) Kadın-Erkek Eşitliği mi?

O ne, yeniliyor mu? Zevzekliği bir kenara bırakacak olursak Şeriat hukukun büyük fiyaskolarından biride kendisi için "Biz Kur'an, hadis ve sünneti kaynak aldık." demesine rağmen hiç bir şekilde Muhammed'in hümanistliğini göremiyoruz. Benim de hiç doğru bulmadığım ve sinirlendiğim "kadına bir, erkeğe iki miras payı" gibi bir takım şeyler Kur'an da maalesef mevcut. Bunu Müslüman düşünürler "Bu ayet tarihseldir. O zaman kadına mirastan pay verilmezdi bu bile neticesine çok büyük bir adımdır." demelerine rağmen asla kabul edemiyorum. Kitapta durumlar böyleyken işler Muhammed peygambere geldiğine kesinlikle böyle değil.

Yahudilik'ten başlamak üzere, Hristiyanlık ve İslamiyet'te kadın-erkek üzerine olan fikirleri bir yazı dizisi haline getirmek gibi bir planım da olsa şundan bahsetmem gerekli ki -Havva'dan ötürü olacak- bu dinlere inan kişilerin erkekleri kadınlara gerçekten sinirli. Dört kitabın ayetlerini aptalca ve çıkarca yorumlayarak bunu sizinde tam tersini erkekler için yapmanız gayet mümkün. Tarihseldir, adettir, ilerlemedir tarzındaki argümanları kabul edemeyeceğim ve Şeriat hukukunu reddetmek için en gerekli maddeye geçeceğim.

1) İnsan Haklarıyla Tamamen Ters

"Diğer dört maddeyi boş verin. Sadece bu madde bile Şeriat hukukun reddiyesi için yeterli olacaktır."

Şeriat hukukun savunucuları derler ki: "Her şeyin doğrusunu Allah bilir. Sonradan el yapması olan insan hakları mı, yoksa Şer'i hukuk mu haktır?" Ben ise onlara kibarca hasiktir diyorum. Sonradan el yapması dedikleri insan hakları "cinsiyet, ırk, köken, renk, dil, düşünce farkı" gözetmeksizin sahip olduğumuz YAŞAMA'yı içine alır. Tıpkı kimin gibi? Elbette Muhammed. Her şeyden önce Muhammed bir tüccardı ve tonlarca kültürle iç içe olmuştu. Evrenselliği yakalamanın ayrımcılıktan değil birleştiricilikten (ümmet) geleceğini de ön görecek kadar zeki biriydi.

Din ve vicdan hürriyetini geçin Şeriat size zorla ibadet de yaptırır. Bu tüm özgürlük ve hür irade tanımlarına aykırıdır. Orada imtihan edilecek etmen bırakmazsan sonunda ne olur herkes cennetlik mi olur?

Namaz kılmayan kişilerin ömür boyu hapsedilmesi ya da öldürülmesi Şeriat hukukunda en çok bilinen bir diğer hükümdür. Kişinin Allah'ı ile kendisi arasında olan bir ritüeli bu denli çirkinleştirip insan haklarına zıtlaştırmak normal şartlar altında rasyonel Kurancı anlayışta hoş karşılanmaz fakat "Bunu yapmayan kafirdir!" mottosuyla yüreklere cehennem korkusu salan bir güruhun olduğu gerçeği değişmemekte.

Toparlamak gerekirse; Şeriyat hukuku hayatın ve dinin ta kendisiyle ters olduğu gibi ateistik argüman üretmek için biçilmiş bir kaftandır. Bu sizlere "Peki ya ideal devlet düzeni hangi hukukla olur ki?" sormanıza olanak verir. Platon'un Devlet'i içinde yaşamak isteyeceğiniz bir ütopya olacaktır.

Umarım yazımı sıkılmadan tek çırpıda okuyabilmişsinizdir. Yazılarımızın nice nice artması ve sizlerin de okuması dileğiyle. Okuduğunuz için teşekkürler. İmla ya da kaynak hatası varsa bildirmeyi lütfen ihmal etmeyin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder